BESMELE’NİN SIRRI NEDİR? 

 BESMELE’NİN SIRRI NEDİR? 

Rivayete göre Peygamberimize peygamberlik verilmeden önce müşrikler bir işe başlarken tanrılarının adını anarak: “Bismi’l-Lât ve’l Uzzâ” derlerdi. Cahiliye döneminde Müslümanlar tevhid inancını benimsedikten sonra “Allah’ın adıyla başlıyorum” anlamında besmele ile işlerine başlamışlardır.  

Aslında besmelenin, Neml sûresindeki âyette1 (27/30) Hz. Süleyman’ın Belkıs’a gönderdiği mektubun başında yer alması çok eskiden kullanılan bir terim olduğunu göstermektedir. Aynı zamanda Hz. Süleyman döneminden bu tarafa kullanıldığına işaret etmekle beraber İslâm’ın başlangıcından itibaren bütün belgelerin yazımına besmele ile başlanılması gelenek haline dönüşmüştür. Buna ilaveten Hz. Peygamber’in, besmele ile başlanmayan işlerin bereketsiz ve neticesiz kalacağını belirten Ebû Hüreyre’nin -radıyallahu anh- naklettiği:“Yüce Allah’ı anarak başlanmayan her anlamlı söz veya iş, bereketsizdir/sonuçsuzdur.”2 hadisinin ve fiilî sünnetinin tesiriyle müslümanlar arasında sözlü olduğu kadar yazıda da en çok tekrarlanan, gerek teberrüken gerek usulen gerekse tezyinî olarak çeşitli şekillerde en fazla yazılan âyetlerin başında besmele gelmektedir. Besmelenin ayet olup olmadığı konusu tefsirciler arasında tartışmalı bir konudur.  

Müslüman besmele çekmekle, “Kendi adıma veya başka bir varlık adına değil, sadece Allah Teâlâ adına, O’nun rızasını kazanmak umuduyla ve O’nun izni çerçevesinde bu işi yapmaya başlıyorum.” demiş olur. Diğer yandan besmele için Yüce Allah’ın doksan dokuz ismi içinden özellikle “Rahmân” ve “Rahîm” isimlerinin seçilmiş olması son derece anlamlıdır. Besmele çeken bir mümin, Allah Teâlâ’nın engin rahmet ve merhametini ifade eden bu isimleri söylemekle, bütün söz ve davranışlarında rahmet ve merhameti prensip edineceğini ilân etmiş olur. 

 Kur’an-ı Kerim’in konusunun Allah ile âlem, özellikle de insanlık âlemi arasındaki münasebeti bildirmekten ibaret olduğunu söylemek mümkündür. Besmelenin başındaki ‚bâ‛ edatı bu münasebeti ortaya koymakta ve kulun yaratanından yardım isteyerek hep O’na bağlı kalışını ifade etmektedir. Arapça cümle yapısı itibariyle besmeleden önce‚ bâ‛nın ilgili bulunduğu mahzuf bir fiil vardır. Bu besmele başlanacak herhangi bir fiildir: Bismillah diye başlıyorum‛, bismillah diye kalkıyorum‛, bismillah diye hayvan kesiyorum‛ gibi. Böylece ulûhiyyet ile ubûdiyyet arasında sevgiye dayalı olan derûni münasebeti ifade eden besmele İslam’ın bir sembolü, her iyiliğin anahtarı ve Allah’ın kullarına bir ihsanıdır. 

Kul Allah’ın rahman ve rahim isimlerini de kullanarak başladığı işlerde şuurlu hareket edeceğinden günah kesbedecek fiil ve sözlerden imtina etmek zorunda kalacaktır. Besmele çektiği her fiil ve sözde helal dairesinden çıkmadan hareket etmeye çalışacaktır. Allah’ın adıyla söz söylemenin ve iş yapmanın şuurunda hareket eden müslümanın sözü ve özü düzgün olacaktır. Dr. Erdem Sabuncu

1 Neml (27/30)  

2 İbn Hanbel, II, 360. 

Devamını Oku...
​Diyanet İşleri Başkanlığımızda onlarca sendika varken neden Tekbir-Sen’e üye olmalısın?

​Diyanet İşleri Başkanlığımızda onlarca sendika varken neden Tekbir-Sen’e üye olmalısın?

Diyanet işleri Başkanlığımız bünyesinde onlarca sendika varken, Tekbir-Sen olarak farklı bir sendikacılık anlayışıyla hareket etmek için kurulmuş olan bir sendikayız. İster üyemiz olsun, ister olmasın hiçbir zaman Diyanet işleri Başkanlığımız çalışanları arasında ayırım yapmaksızın tüm çalışanların sorunlarının çözümü konusunda cesur adımlar attık ve atmaya devam edeceğiz.

Hiçbir zaman “yapcaz, etcez”, gibi klasikleşmiş cümleler kullanmayacağız ve yapamayacağımız hiçbir şeyi hiçbir zaman yapacağız, diye söz vermedik ve vermeyeceğiz.

Din görevlilerimizin en çok mağdur olduğu camii derneklerinin Diyanet İşleri Başkanlığımıza bağlanmasını veya denetim ve kontrolünün Diyanet işleri Başkanlığına verilmesiyle ilgili ilgili kurum ve kuruluşlar nezdinde müracaatta bulunduk ve bu konunun neticelenmesi için çalışmalarımıza devam ediyoruz.

Bulunduğu makamlardan güç alarak uhdesinde ki personellere karşı hasmane tutum ve davranışlar sergileyen müftülerimizin, şube müdürlerimizin kanunlardan ve yönetmeliklerden üstün olmadıklarını hatırlatmak için Diyanet işleri Başkanlığımıza şikâyette bulunarak hesap vermelerini sağladık ve sağlamaya devam edeceğiz.

Diyanet İşleri Başkanlığımız personellerinin de bir ailesinin olduğunu, bu nedenle gelişigüzel mesai saatleri dışında ve gecenin bir yarısında müftülükler tarafından mesajların gönderilmemesi için gereken yazışmaları yaparak, bu tür davranışlar sergileyen müftülerimiz ve şube müdürlerimizin Diyanet İşleri Başkanlığımız müfettişlerine hesap vermeleri için gereken müracaatları yaptık.

Kırsal yerlerde görev yapan hocalarımızın müftüler ya da şube müdürleri tarafından namaz vakitlerinde ve izine giderken ve izin dönüşlerinde görüntülü aranarak baskı kurulmasının önüne geçtik ve bu davranışları sergileyenlerin hesap vermeleri için gerekli yazışmaları yaptık ve yapmaya devam edeceğiz.

Din görevlilerimize toplum içerisinde gerekli değeri göstermeyen ve toplum içerisinde din görevlilerimize;” lan oğlum”, gibi sözlerle hitap eden müftülerimizin Diyanet İşleri Başkanlığımız tarafından uyarılması için gerekli yazışmaları yaptık.

Sendikamıza üye olanlara mobbing uygulayan, sendikamız üyelerine karşı sert tutumlar sergileyenler hakkında gerekli idari cezaları almaları için gerekli yazışmaları yaptık.

İl ve ilçe müftülüklerimizin her ay düzenli olarak yapmış oldukları aylık mutat toplantılara kırsal kesimlerden katılan din görevlilerimize yolluk-yevmiye ödenmesi için gerekli yazışmaları yaptık ve sürecin takipçisi olmaya devam ediyoruz.

Ku’ran Kursu öğreticilerimize öğretmen statüsü verilmesi için gerekli girişimlerde bulunduk.

Murakıplarımızın özlük haklarının iyileştirilmesiyle ilgili ve il müfettişi ünvanlarınınverilmesi ve il müfettişliği kurumunun kurularak, murakıplarımızın il müfettişi olarak il müfettişliği kurumunun emrine verilmesiyle ilgili çalışmaları yaptık ve sürecin takipçisiyiz.

Vaizlerimizin özlük haklarının iyileştirilmesi ve vaizlik müesseselerinin güçlendirilmesi, gençlik vaizi, kürsü vaizi ve fetva vaizliği gibi alanlara ayrılması ve vaizlerimizin sıkı bir eğitimden geçirilerek ve özlük haklarının iyileştirilerek daha etkin olmalarıyla ilgili çalışmalarımızı yaptık ve ilgili mercilerle iletişime geçtik.

Dini eğitim merkezleriyle Dini Yüksek ihtisas eğitim merkezlerinde görev yapan hocalarımız arasında ki özlük ve maaş farklılıklarının giderilmesiyle ilgili çalışmalarımızı yaptık ve sürecin takipçisiyiz.

İl ve ilçe müftülerimizin camii denetimlerinde vakfa ait araçları kullanmaması ve camii giderlerinin merkezi bütçeden karşılanması, bunun imkân dâhilinde olmaması halinde TDV il ve ilçe şubelerince karşılanmasıyla ilgili müracaatta bulunduk ve bu konuyla ilgili çalışmalarımız devam etmektedir.

Din görevlilerimize verilen 274 tl lik kıyafet yardımının iptal edilmesini ve bunun yerine sarık ve cübbelerin il ve ilçe müftülükleri tarafından TDV bütçesinden karşılanmak suretiyle, din görevlilerimize teslim edilmesiyle ilgili çalışmaları yaptık.

Tüm Diyanet İşleri Başkanlığımızın çalışanlarının menfaatlerini gözeterek anlaşmalar yaptık ve yapmaya devam edeceğiz.

Kıymetli hocalarım yukarıda sadece bir kısım çalışmalarımızdan da anlaşılacağı üzere, Tekbir-Sen Diyanet ve vakıf çalışanlarımızın cesur ve gür sesidir. Sorunların çözümü konusunda cesur adımlar atmaya devam etmektedir. Sizlerde sendikamıza üye olarak gücümüze güç katabilirsiniz.

İşte bu saydıklarımız ve daha fazlasını elde edebilmeniz için üye olacağınız tek sendika Tekbir-Sen’dir. Tekbir-Sen gücü özgürlüğünde ve gücünü kanunlardan ve siz değerli Diyanet ve Vakıf çalışanlarımızdan alan tek sendikadır. 

Tekbir-Sen gönülleri fethederek büyüyen sendikanın adıdır. İşte bu nedenle sizlerde sendikamıza üye olarak gücümüze güç katabilir ve sendikamızın il ve ilçe temsilcisi olarak bu kutlu yolda bizimle yürüyebilirsiniz.

Devamını Oku...